Saraçhane’de 6 Sofra lideri: 85 milyon birden fazladır
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla açılan dava düne kadar görüldü. Kararı açıklayan hakim, İmamoğlu’nu 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına çarptırarak siyasi yasağın da yer aldığı 53’üncü maddesini uyguladı.
Mahkeme kararının ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Saraçhane’deki idari binası önünde davetiye yapıldı. Dün akşam saat 22.00’de davetini yineleyen İmamoğlu, “Millet, liderleriyle iradesine sahip çıkıyor. Sizleri yarın saat 16.00’da Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Akşener, Sayın Karamollaoğlu, Sayın Babacan, Sayın Davutoğlu ve Sayın Uysal ile görüşmek üzere Saraçhane’de birlik ve beraberliğe davet ediyorum.”
Altı Sofra, İmamoğlu’nun davetinin ardından bugün Saraçhane’de meydana gelecek.
ALTILI MASA DA DAVETLİDİR
DEVA Parti Genel Başkanı Ali Babacan, “Haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı hep birlikte #sarachane’deyiz. Saat 16.00’da herkesi bekliyoruz” diyerek davette bulundu.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, dün “Milletin iradesine ipotek konulamaz Sayın Erdoğan, siz en iyisini bilirsiniz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Erdoğan’a destek için programlarımı iptal ettim” dedi. Ekrem İmamoğlu ve onu bu göreve seçen İstanbullu seçmenin iradesini korumak için İstanbul’a geliyorum” diyerek İmamoğlu’na takviye mesajlar iletti.
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, resmi sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Saraçhane’de başladığı hukuk cinayetiyle bir hikaye biter; Türkiye #Milliİrade’ye sahip çıkarak üzerindeki kara perdeyi kaldıracaktır! Yarın! İstanbul’da #YeterSözMilletin diye haykıracağız!!!” paylaşılan format
İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, resmi sosyal medya hesabından partisinin adına davetiye yaptı. Kavuncu, “Bugün saat 16.00’da milletimizin iradesine sahip çıkmak için Saraçhane’de olacağız. Demokrasimizi ancak Türk Bayrağımızla savunacağız. Sandıkla gelen ancak sandıkla gider” dedi. @meral_aksener”.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin İstanbul İl Başkanı Ömer Faruk Yazıcı’nın da sözlerini aktardı. Yazıcı, “Haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı #sarachane’de hep birlikteyiz. Saat 16.00’da herkesi bekliyoruz.”
CHP LİDERLERİ SEVİYE SAHADA
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sabri Tekir, ÂLÂ Partisi Genel Başkanı Meral Akşener ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu İBB binasına girdi. Başkanları İmamoğlu karşıladı.
CHP’li büyükşehir belediye başkanları sahneye çıktı. İmamoğlu’na takviye için Saraçhane’ye gelen belediye başkanları şöyle:
- Adalar Belediye Başkanı Fazilet Gül
- Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu
- Beşiktaş Belediye Başkanı İşk Akpolat
- Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı
- Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç
- Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin
- Büyükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi
- Avcılar Belediye Başkanı Ali Kılıç
- Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık
- Esenyurt Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt
- Ardahan Belediye Başkanı Faruk Demir
- Artvin Belediye Başkanı Demirhan Elçi
- Bilecik Belediye Başkanı Melek Mızrak Subaşı
- Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan
- Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz
- Çanakkale Belediye Başkanı Ulgur Gökhan
- Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan
- Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Siyam Keskinoğlu
- Sinop Belediye Başkanı Barış Ayhan
- Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman
- Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak
- Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün
- Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer
- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer
- Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş
- Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen
- Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Hasret Çerçioğlu
- Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek
- Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar
- Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş
İMAMOĞLU SAHNEDE
İmamoğlu, Saraçhane’de kürsüye çıkarak, “Demokrasiye inanan yüce Türk milleti… Hepiniz ağırladınız, sevindirdiniz. Burası Saraçhane, burası sizin yuvanız. Burası Milletin Evi… İşte buyrun” ne derseniz deyin ama önce şu soruya bir cevap verin: Bu ülkeyi yönetenlerin sizden ne işi var bu millet sizden ne istiyor 31 Mart’ta oyunuzu verdiniz saymadılar. ‘Zarfa attığınız 4 oyundan 3’ü geçerli, Büyükşehir Belediyesi’ne verdiğiniz oyun geçersiz’ dediler. Oyunu iptal ettiler, seçimi yenilediler.Daha önce seçtiğiniz Büyükşehir Belediyesi’ne kamu bankalarından bol bol kredi verirlerdi…
Seçtiğiniz yönetime 3,5 yıldır bir kuruş vermediler. Seçtiğiniz yönetim yurt dışından çok daha uygun koşullarda kredi bulup getiriyor, bu sefer aylar yıllar geçiyor, imza atıp onay vermiyorlar. Seninle neyi satın alamazlar? Bu insanlar senden ne istiyor?
Örneğin daha önce bu şehirdeki taksilerle ilgili kararları sizin seçtiğiniz Büyükşehir Belediyesi alıyordu. “Hayır” dediler, “taksi kararları artık İstanbul’dan değil Ankara’dan alınacak”. Örneğin daha önce Gezi Parkı’nın mülkiyeti seçtiğiniz Büyükşehir Belediyesi’ne aitti.
“Hayır” dediler, “Gezi Parkı artık bir vakfa ait olacak.” Daha onlarca örnek sayabilirim ama vaktinizi almayacağım…
Bir değil iki defa üst üste belediye başkanı seçtiniz. Seçtiğiniz belediye başkanını görevden alıp hapse atmak için mahkeme kararı aldılar. Üstelik mahkeme hakiminin de istedikleri gibi karar vermeyeceğini görmüşler, onu sürerek ve başka bir hakim getirerek bu kararı vermişlerdir. Allah aşkına bu ülkeyi yönetenlerin seninle ne işi var? Bu insanlar senden ne istiyor? Size şunu söyleyeyim: Bu ülkeyi yönetenler hasta, ağır hasta. Bu ülkeyi yönetenlerin çok ciddi alerji sorunu var.
Millet iradesine alerjileri var. Milli irade onların lehine şekillendiyse sorun yok. Ancak aksi şekillenirse onlarda alerji hastalığı başlar.
Milli iradeyi yok etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ne hukuk, ne ahlak, ne din, ne inanç… Gözleri hiçbir şey görmez.
Bugün burada bu kadar büyük bir kalabalığı harekete geçiren ortak vicdandır.
Hepimizi birleştiren adaletsizliğe, apaçık adaletsizliğe, adaletsizliğe tanık olmaktır.
Milyonlarca insan ayağa kalkıp meydanlara dökülse, Edirne’den Kars’a kadar bir millet bire bir isyan duygusu yaşıyorsa bu bir kırılma anıdır. Bu bir adalet refleksidir.
Bu, talebin kaldırıldığının kanıtıdır. İnsanlar haksız yere mağdur edildiğinde böyle şeyler oluyor ki vicdansızlık budur.
Dün oldu, şimdi oluyor. Milletin iradesine alerjiniz varsa… Seçim sonuçlarını sindiremiyorsanız… Siyaset yapmayacaksınız… 16 milyon İstanbullu sizin gözünüzde eşit ve eşit değilse…
85 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını bir ve eşit görmezseniz “Bu ülkeyi ben yönetiyorum” demezsiniz. Çünkü bu ülkeyi sen yönetmiyorsun.
Bazı çıkar gruplarını, seçilmiş dernekleri, yakın aile vakıflarını ve bazı karanlık merkezleri yönetiyorsunuz. İstanbul’da atık sistemi kurmuşlar ve bunun sonsuza kadar sürmesini istiyorlar. Bu, bir avuç insanın servetini zenginleştiren, İstanbulluların geçimini sağlayan bir düzenlemeydi. Seçimden önce hemşerilerimden yetki istedim. Görevi bana verin, bu savurgan düzene bir son verin dedim. Şahıslara, gruplara, derneklere, vakıflara, cemaatlere ve partilere hizmet dönemini sonlandırıp, 16 milyon İstanbulluya eşit hizmet sunayım dedim. İstanbul halkı bunun için beni seçti. Evelallah İstanbul’daki atık düzenine son verdik. Belediye kaynaklarının yönünü değiştirdik. Bütçemizi 16 milyon İstanbullunun hizmetine sunduk. Bir avuç insan avuçlarını yaladı. Aslında bütün bunları bu yüzden yaptılar… Atık sistemine öylece bir son vermedik.
İstanbul’da bir “insaf nizamı” kurduk, bir rahmet nizamı kurduk… Merhamet nedir bilmiyorlar. İnsaf, “vicdan ve mantığa dayalı adalet” demektir. İstanbul üç buçuk yıldır vicdan ve mantığa dayalı adalet duygusuyla yönetildi. Hiçbir İstanbullu daha azına razı olmaz. İstanbullular artık vicdansız, mantıksız, adaletsiz, kısacası acımasız bir yönetime tahammül edemiyor.
İstanbul’da değil, Türkiye’de değil. Bu yüzden bizi istemiyorlar. Bu yüzden vatandaşın iradesini hiçe saymak için bin bir numara çeviriyorlar. Her zaman söylerim; Cumhuriyet, yönetenlerin haddini bildiği rejimin adıdır. Vatandaş haklarını, yöneticiler de sınırlarını bilecek. Cumhuriyet böyle bir rejimdir.
Kim olursa olsun, hangi partiden olursa olsun, halkın oyuyla seçilmiş bir yöneticiyi haksız ve hukuksuz bir şekilde görevden almak onurunu göstermektir.
Milletin iradesini yargı üzerinden tasarlamaya çalışmak yer göstermemektir. 100. yılını gurur ve umutla yürüdüğümüz Türkiye Cumhuriyeti bu ülkenin vatandaşlarının kanıyla, canıyla, emeğiyle kurulmuştur. Cumhuriyet, bu topraklarda yaşayan herkesin bir ve eşit olması, hür ve onurlu yaşaması için kurulmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, bu cumhuriyet toplumda en yüksek özgürlüğü, en yüksek eşitliği ve adaleti sağlamak ve korumak için kurulmuştur.
Peki en yüksek özgürlüğü, en yüksek eşitliği ve adaleti nasıl sağlar ve koruruz? Atatürk ona şöyle cevap verir: “Milli egemenliğin tam ve mutlak olarak tesisi ile”… Türkiye bugün böyle bir yol ayrımındadır. Milletin egemenliğini kayıtsız şartsız kabul edenler ile milli iradeye alerjisi olanlar arasında bir tercih yapmak zorundayız.
Toplumda en yüksek özgürlük, eşitlik ve adaletin sağlanmasını ve korunmasını istiyorsanız, başka yolunuz yok. Milletin egemenliğini kayıtsız şartsız kabul edenlerin yanında olacaksınız. 85 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına eşit sevgi ve saygı duyanların yanında olacaksınız. Bu yüzden hep “Altı Masa’nın en çalışkan askeri olacağım” derim. Çünkü 6 liderin iradesinin Türkiye için ne kadar hayati ve değerli olduğunu görüyor ve biliyorum. Bu yüzden onlara saygı duyuyorum, minnettar hissediyorum. Bugün burada oldukları ve İstanbul halkının iradesine sahip çıktıkları için onlara da teşekkür etmek istiyorum. Altı lider, bu ülkenin tüm renkliliğini ve çeşitliliğini yansıtan bir anlayışa ve 85 milyon insanı temsil ediyor. Ve en önemlisi, toplumun tüm kesimleri ve tüm siyasi aktörlerle temasa geçmeye, müzakere etmeye ve analiz bulmaya hazır bir liderlik sergiliyorlar.
Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Ortak akla, ortak aklın iradesine inanıyorum. Toplumun barış içinde ortak bir geleceği birlikte inşa edebileceğine inanıyorum. Onlardan ve dikte ettikleri kararlardan korkmuyorum. Sığınacağım hakimim, savcım, mahkemem yok. Arkamda bu ulu millet var! Sen sen…
Bu masanın ve onların kurduğu Türk İttifakının, bu milletin birliğini inşa etmeye karar vermiş vatansever başkanları var. Şimdi, bugün buradasınız, birlik iradesini yeniden ve daha da güçlü bir şekilde ortaya koyuyorsunuz. Bugün burada konuşan saygıdeğer liderler, bu beklentinin siyasi iradesini temsil ediyor…
Toplumu yoksulluğa, adaletsizliğe ve çaresizliğe mahkûm etmeye çalışan güce karşı ülkenin tek umudu, tek ilacı ve en büyük gücü burada birlik iradesidir. Buradaki irade, Türkiye’nin demokratik ve güçlü bir devlete, barışçıl ve güçlü bir topluma, eşit ve özgür vatandaşların ortak geleceğine sahip olmasının umudu, iradesi ve teminatıdır. Bu ittifak, öngörü ve öngörü ittifakıdır.
Bu irade ve bu ittifak, bu ülkeyi yönetebileceklerini ve milli iradeyi zorba baskı ve yargı darbeleriyle şekillendirebileceklerini zanneden çaresizler dönemini sona erdirecektir. Bugünden itibaren Türkiye için yeni bir dönem açılıyor. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında demokrasisi yerle bir edilmiş, vatandaşları yoksulluğa mahkûm edilmiş, parlamentosu çalışmayan, adaleti çökmüş bir ülke olmaktan kurtulacağız. Bu ülkeye kurdukları Bozuk Sistemi ortadan kaldıracağız. Merhum Bülent Ecevit’in deyimiyle söylersek…
“Bozuk düzen onarılır ama bu düzen bozuk değildir, bozuk düzendir ve bozuk olan her şey de çürük olmalıdır.” Kamplara bölünmüş, kutuplaşmış aziz milletimizi birleştireceğiz. Hayat pahalılığına son vereceğiz ve ekonomiyi yeniden rayına oturtacağız.
Ülkeye özgürlük ve demokrasi getireceğiz, medyayı bağımsız kılacağız.
Özgürlük şairi Namık Kemal’in dediği gibi… “Zulüm ne kadar pervasız olursa olsun, zulmün binasını yıkacağız. Dünyanın merkezine gömseler de biz yeryüzünü havaya uçuracağız.”
Tedavi bellidir. Ülkemizdeki bu zulmü görenleri önümüzdeki seçimlerde uğurlamak. Yaklaşan seçimler bu amaçlar için çok değerli bir fırsattır.
Önümüzdeki seçimlerde alacağımız karar belli… Özgür ve demokratik bir ülkenin kanunlarına uyan vatandaşları mı olacağız, yoksa kapıcı mı olacağız?
Umudum var. Herkesin eşit olduğu özgür bir Türkiye için büyük umudum var. Sadece küçük bir azınlığın değil, Edirne’den Kars’a kadar her vatandaşın ülkesinden, devletinden, yaşadığı yerden memnun olduğu bir Türkiye hayalim var.
Kimsenin yargıyı sopa gibi kullanmaya cesaret etmeyeceği, adliyelere giden herkesin adaletin yerini bulacağına inandığı bir Türkiye umudum var. Gençlerin uzakta değil, kendi vatanında geleceğini arayıp bulduğu bir Türkiye hayalim var.
Millet iradesinin davalarla, kayyumlarla ipotek altına alınmadığı, millet iradesinin yargı darbeleriyle zedelenmediği bir ülke dileğiyle… Ben Allah’a güveniyorum çünkü gerçeği yola koymuyor.
Sana güveniyorum, çünkü vasiyetini ihlal edenlere üç yıl önce ve iki kez gösterdin. tekrar göstereceksin. umudunu kaybetme…
Bu kara günleri birlikte aşacağız… Asla üzülmeyeceğiz ama daha büyük bir kararlılıkla mücadele edeceğiz… Asla kızmayacağız ama azimli olacağız… Çünkü bu dava Ekrem İmamoğlu davası değil.. .Çünkü bu dava bir parti davası değildir… Bu dava vatan davasıdır. dava… Bu dava bir adalet davasıdır… Bu dava bir eşitlik davasıdır… Çünkü biz bu davayı çocuklarımıza güçlü ve demokratik bir Türkiye bırakma davası olarak görüyoruz…
İnanın 2023 çok keyifli geçecek. Sadece benim, senin ya da onun için değil. Hepimiz için, bu ülkede yaşayan her bir vatandaşımız için çok keyifli olacak. Ben değil, sen ya da o, herkes kazanacak. Herkes kazanacak ve her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak…”
KILIÇDAROĞLU KONUŞUYOR
İlk kürsüye çıkan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Kılıçdaroğlu yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi:
“Sizinle 11 maddede niyetimi paylaşacağım. Kısa bir sunum olacak. Mevlana adaletin kutup yıldızı hakkında olduğunu söylüyor. O duruyor ve evren onun etrafında dönüyor. Bizi bugünlere getiren yaşadığımız adaletsizliklerdir. Ama hepinizin huzurunda söylüyorum adalet ya gelecek ya da gelecek.Adalet Onu dağıtacak olan hukukun üstünlüğüne göre karar vermek zorundadır.Adalet artık Türkiye’de temel bir sorun haline geldi. bu ülkede adalet yok diyeceğiz.Biz Altı Masa olarak adalet konusunda kararlıyız.Bu ülkeye adaleti mutlaka ama mutlaka getireceğiz.Uyuşturucu baronlarına ses Çıkarmıyorlar yan yan yürüyorlar Bu tabloyu da değiştireceğiz.”
ALİ BABACAN SAHNEDE
Kılıçdaroğlu’nun ardından DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan söz aldı. Babacan, “Çok kızgın olduğunuzu biliyorum. Hepimiz çok kızgınız. Bu hukuksuzluğu reddediyorum. Birkaç ay önce Canan hanıma yapılanları reddediyorum. Demirtaş’a yapılanları reddediyorum. Belediyelere atanan kayyumları reddediyorum.” .Devletin eline geçenler zulme başlar.Üstüne çıkanlar zulme başlar.Erdoğan Bey zirveye çıktı zulme başladı.Günler çabuk geçiyor.Zorbalara sırayla karşıyız.Söylemek için buradayız. herkes için adalet Türk, Kürt, Sünni, Alevi fark etmez Türkiye’de hep beraberiz Biz bunun için buradayız Mevcut hükümet Üç Y’yle mücadele etmek için iktidara geldi Şu anda bu hükümet uyguluyor. Üç Y’ler.Başkalarına bire bir çile çektiren bir iktidarla karşı karşıyayız.Üç devrin kuralı vardı.2015’te bitti.Mutlak iktidar mutlaka yozlaştırır.Bu ülke sizin bataklığınıza göre çürümüştür.” endişe için yer. Halkın ve hakkın yanındayız. Kaygı mı umut mu yarın karar verecek bu meydan. 85 milyon birden büyüktür. Türkiye birden büyüktür.” dedi.